4 Haziran 2015 Perşembe

ÇERKEZLER KİMDİR?


                                                          
                                                            ÇERKEZLER KİMDİR
        “M.Ö. 5. yüzyıldan itibaren Kafkasya’yı gezip gören ve eserlerinde buradan bahseden Herodot, Hellenikus, F.Arrian, Strabon, Romalı Pliny gibi antik dönem Seyyah ve tarihçileri ile Ruslar, Gürcüler, Tatarlar ve Araplar; Kuzey Kafkasya’nın otokhton (yerli) halkları için Kas, Kask, Kasog, Kasogi, Sirkas, Kerkes, Kerakes gibi İsimler kullanmışlardır. Bu tanımlamalar, zamanla batı söylemi ile Cirkas, Cirkassi, Cirkasıyen ve nihayet Arapların kullandıgı Serakise, Çerakise gibi ifadelerinden hareketle “ÇERKES” sözcüğüne dönüşmüş ve edebiyata geçmiştir”(Aslan,2005).
         Dünyada Kafkas ilk izlerine, Eski Dünya‘nın Önasya, Ortaasya, Akdeniz ülkeleri, Avrupa ve en çok da Ortadoğu‘da rastlanmıştır (Büyüka, 1986:406). 1250-1517 yılları arasında Mısır ve Suriye‘de hüküm sürmüş Memluklar (Kölemen Devleti) dönemlerine ait metinlerde de Çerkez ismiyle karşılaşmak mümkün (Yiğit, 2008). Çerkezler ise, Kuzey Kafkasya dağlarının otokton (var olduğundan beri orada yerleşik olan) halklarıdırlar (Aslan,2006). Çerkez, kimi rivayetlere göre Kafkaslar‘dan gelen halkların tümüne verilen isimken, kimilerine göre Küçük Asya kökenli, kimilerine göreyse Arap yarımadasından göç eden bir kesimin Grek kültürüyle temasından doğan bir halktı (Namıtok, 2003). 19. yüzyılın baslarında bir zamanlar geniş araziye yayılmakta olan Çerkezler, Kuzeybatı Kafkasya’nın çoğunluktaki halkı idiler. Çerkez sözcüğü sadece aynı etnik kökeni ifade etmek için kullanılmamaktadır. Türkdogan’ın da belirttiği üzere Kuzey Kafkasya’dan, hatta Kafkasya’dan göçen ve dil dışında ortak bir kültürü paylaşan halkların hepsi için “Çerkez” kavramı kullanılmaktadır” (Türkdogan,1996).
        Çerkeslerin anavatanı Kafkasya Taman yarımadasından başlayıp Bakû’nün doğusunda yer alan Apşeron Burnu’na kadar uzanan Kafkas Dağlarının güneyindeki sahadır. Kafkas ve Kafkasya ismi 1856’dan önceki Osmanlı kaynaklarında görülmeyen bu tabir ilk olarak Eski-Yunan müelliflerinden Aiskhylos’un M.Ö.490 yazdığı bilinen “zincire vurulmuş zevk ve eğlence” adlı romanındaki Kavkasos-Dağı deyiminde görülür. (Kırzıoğlu,1993:15)
        Kafkasya esas itibariyle dağlık bir ülke olup Kafkas halklarının büyük çoğunluğu da, Rion ve Kura nehrinin vadilerinde yaşayan Hrıstiyan halkları saymaz isek genellikle bu dağlık bölgelerde yaşarlar. Merkezi dağ zinciri, diğer bütün fiziksel özellikleri de etkileyerek nüfusun yapısının da oluşmasında etkili olmuştur. Bu yüzden Kafkas dağları insanların sadece karakteristik özeliklerini değil bugünkü varlıklarını da şekillendirmiştir. Kendilerini düşmanlara karşı koruyan engebeli ve yüksek dağlar, dik vadiler ve ilk çağlardan kalan gür ormanlar bu insanların hayatlarını şekillendirmiştir (Baddaley 1995: 19) .
       Çerkes toplulukları genellikle, küçük topluluklar, daha büyük topluluklarla bağlantılı olduğundan kendi içlerinde daha küçük aşiretlere bölünmüş bulunuyorlardı. Bunların tümü, bilinen tarihleri boyunca geniş ölçüde bağımsız yaşamışlar, zaman zaman Osmanlı’nın ya da İran'ın yüksek egemenliğini sözde kabul etmiş olmakla birlikte, bağımsızlıklarından asla vazgeçmemişlerdir.(McCarthy,1998: 32)
         Çerkezler Kuzey Kafkasya’nın halkı olmalarına rağmen, günümüzde Kuzey Kafkasya’daki sayıları oldukça azdır. Rus yöneticilerin uygulamış olduğu baskı politikaları neticesinde Çerkezler sürgüne zorlanmışlardır. Günümüzde Türkiye, Suriye, Ürdün, Filistin, Mısır, Yugoslavya, bazı Avrupa ülkeleri ve Amerika, Kanada gibi çok farklı ülkelerde yaşamlarını devam ettirmektedirler.
     


 2.4.1.Çerkes Adı ve Anlamı  
       Çerkez sözcüğünün antik Yunancadan gelen Kerket (Kerketai) kelimesinin günümüze dek değişerek gelmiş hali olduğu da kaynaklarda yer almaktadır. Kimilerinde ise Tatarca‘dan geldiği iddiasıyla Zihler olarak bilinen Kuzey Kafkaslar ‘da yaşayan bu halklara toprağı işleyen anlamına gelen Jarkaz sözcüğünün zaman içinde Türkçe dilinde Çerkez veya Çerkes haline dönüştüğünden bahseder (Kaya, 2011: 74-75). Çerkes ismiyle ilgili pek çok kaynakta yer alan değişik verilere ek olarak, 1950‘lerin sonu 60‘ların başlarında Yeni Kafkas dergisinde çıkan bir makalede Çerkes kelimesi Adige kelimesiyle eşleştirilerek bu kelimenin Kabardey dilinde güneşe mensup olanlar ya da yüksekte olanlar manasına geldiği ifade edilmektedir.
       Avrupa dillerinde Circassian, Tscherkess; Rusçada Cherkess; Arapçada Şerakes ve Türkçede Çerkes veya Çerkez olarak yazılıp söylenen bu terimin kökeniyle ilgili pek çok faklı görüş bulunmaktadır.
       Latham (1863; 307) yaklaşık 150 yıl önce kaleme aldığı The Nationalities of Europe [Avrupa Ulusları] adlı kitabında, İngilizcedeki Circassian kelimesinin İtalyanca kaynaklı olduğunu ve kelimenin Cenevizliler sayesinde Avrupa dillerinde yaygınlık kazandığını iddia etmektedir. Golovin'e göre (1854; 81) kelimenin kökeni Farsçada savaşçı anlamına gelen Çer ve kişi anlamına gelen kes kelimeleridir. Aynı yazar kelimenin Türkçede “yankesici-boğaz kesen” anlamına geldiğini de açıklamasına eklemektedir. Yine 1381-1440 yılları arasında yaşamış olan ve Kafkasya’yı da içine alan büyük bir coğrafyayı gezen Alman gezgin Johann Schiltberger (1879; 78) Türklerin Kafkasya’da yaşamış olan Sygun kabilesini Ischerkas adıyla andıklarını yazmaktadır. Avagyan'ın aktardığına göre kelimenin savaşçı anlamına gelen ve Türkçe kökenli Çer-kes den ve “kartal” anlamındaki Farsça Caercaes den türediği yönünde görüşler de mevcuttur (Avagyan, 2004:.12).
        Grek tarihçi (Strabonvd.) tarafından da bahsedilen ve Kafkasya'da Çerkeslerin bugün yaşamakta oldukları bölgelerde yaşamış olan Kerketailerin (Cercetae) adından türemiş olduğudur. Kelimenin kökenine dair bu Grekçe kaynaklı yorumu ilk kez dile getirenlerden bir tanesi 19. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan Çerkes tarihçi Naguma Şora'dır ki bugünkü Çerkes entelektüellerinin yorumları büyük oranda bu yoruma dayanmakta ve Çerkes tarihi üzerine yazılmış ilk eser olması nedeniyle de Çerkesler arasında oldukça itibar görmektedir. Naguma Şora'ya (1999, s. 21) göre Çerkes kelimesi “kimileri Türkçeden, kimileri Tatarca'dan geldiğini söylese de, Greklerin Çerkesleri adlandırmak için kullandıkları Kerket kelimesinden kaynaklanmaktadır”. İsmail Berkok Tarihte Kafkasya adlı kitabında Naguma Şora'nın bu tezini tekrarlayarak Çerkes adının Grekçe Kerket kelimesinden geldiğini yazmaktadır. Önceki ikisi gibi Çerkes Aytek Namitok'un Çerkeslerin Kökeni (2003, s. 25) adlı kitabında antik Grek kaynaklarının oldukça kapsamlı bir incelemesi yapılırken Kerketlerden Çerkesleri oluşturan temel Proto-Çerkes kavimlerin birisi olarak bahsedilmekte ve bu tezi güçlendirmektedir.
      1885 yılında uzun süreli bir Kafkasya seyahatine çıkan ve Çerkeslerin arasında yaşayan İngiliz Taitbout de Marigny (1996) sadece Adigelerden Çerkes olarak bahsederken Abazalar da dâhil olmak üzere bütün diğer Kafkas halklarını bunlardan ayrı tutar. 1820-1860 yılları arasında Kafkasya’da Rusya adına memurluk yapan Lyulye (1998, s. 27) Rusların Kuzey Kafkasya’da yaşayan Çerkes adıyla andıkları kavimlerin kendilerine Adige dediklerini yazmaktadır. Golovin'e (1854) göre Çerkesler aynı şekilde Adigelerdir ve diğer Kafkas halkları bunlardan farklıdır. Ona göre Abazalar Kafkasya’nın en eski halklarından birisi olmakla birlikte Çerkeslerden ayrı bir halktır. Latham (1863) da Çerkes ve Abazaların birbirleriyle bağlantılı iki ayrı halk olduğunu yazmaktadır Çerkes adı 19. yüzyılda Kafkasya’yı ziyaret eden pek çok kişi tarafından kendilerine Adige diyen Kuzey-batı Kafkasyalı halkı tarif etmek için kullanılmıştır. Rusçada ve İngilizce, Almanca ve diğer Avrupa dillerinde Çerkes kelimesinin kapsamıyla ilgili çok fazla belirsizlik olduğu söylenemez ve bunların hepsinde genel olarak kendilerine Adige diyen fakat Abzakh, Kabartay, Besleney, Sapsığ gibi farklı etnonimleri olan kabileleri kapsayacak şekilde kullanılmaktadır. Jabağı Baj'a (2000, s. 7) göre Çerkesler sadece Adigelerdir ve “Çerkeslerin oturdukları yerler Kafkas Dağları'nın kuzey tarafları ile Kerç boğazından İnguş nehrine kadar uzanan Karadeniz sahilleridir.”
           Çerkes teriminin daha kapsamlı bir terim olduğunu, etnik bir nitelemeden çok sosyal bir niteleme olduğunu ve birden fazla etnik grubu içine aldığını savunanlar da bulunmaktadır. Avagyan'a (2004, s. 19) göre “Arap” ve “Kürt” terimleri gibi “Çerkes” terimi de Tatarlar ve Türkler tarafından sosyal anlamıyla, onları izleyenler ve başka halklar tarafından da savaşkan dağlı boyları tanımlamak için kullanılmıştır ve bütün Kuzey Kafkasyalı halkları içine almaktadır. Çerkes terimini Adige, Abaza, Ubıh, Çeçen, Dağıstanlılar, Osetler ve Karaçay-
Malkarlar olmak üzere bütün Kuzey Kafkasyalı halkları içine alacak şekilde kullanmaktadır (Ersoy,1993).
               Çerkeslerin Kökeni isimli kitabında Namıtok Çerkes kelimesinin kökenleriyle ilgili çeşitli rivayetlerden örnekler vererek Çerkes ile pek çok bakımdan benzer anlamlarda kullanılan Adige kelimesini de kullanır ve bir sınıflandırma yapar:
                1. Kendilerine Adighe genel adını veren asıl Çerkesler,
                2.Adige olduklarını söyleyen ama dil bakımından bir öncekilerden çok büyük farklılık gösteren Ubıhlar,
               3.Abkhaz-Abaza grubu (Namıtok, 2003:4).
              Kafkasya’da Çerkes adı özellikle Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nde yaşayan Adigeleri ve genel anlamda bütün diğer Adigeleri kapsayacak şekilde kullanılmasına rağmen Türkiye’de, terimi kullananların bakış açılarına göre, kimi zaman sadece Adigeleri, kimi zaman Abhaz, Adige ve Ubıhları, bazen de Kuzey Kafkasya’daki etnik grupları kapsayan bir kelime olarak kullanılmaktadır (Boz,2010: 30).
             Namıtok bu sınıflandırmasında Adige olarak isimlendirilen toplulukları asıl Çerkesler olarak ifade ediyor. Öte yandan Kafkaslar coğrafyasında yaşayan diğer halkları Çerkes kategorisi içinde değerlendirmiyor. Buna mukabil diğer bir kaynakta Çerkes olmanın sınırları daha da genişliyor:
Adige (Abzah, Şapsığ, Bjeduğ, Hatıkuay, Çemguy, Kabardey,
Besleney, Nathuac, Mamhığ, Mahoş)
Apsuva, AĢuva, AĢharuva (Abhaz, Abazin)
Vaynah, Nohçi-Şalğay (Çeçen, İnguş, Bats)
Ubıh (Peh)
İron, Digor (Oset)
Dargi, Lezgi, Lak, Dido, Avar vd. (Dağıstan)
              Bu halklar dilleri farklı olsa da hemen hemen aynı kültürü paylaşırlar. Osetçe dışında diğerleri Kafkas Dil Grubu‘nun Kuzey Kafkas Dil Ailesini oluşturur. Bu dillerden hiçbirinde Çerkes sözcüğünün bir anlamı yoktur. Bir etnik ad olarak Çerkes kelimesi çoğu kez Kuzey Kafkasyalıların tamamı için ortak bir ad olarak kullanılmıştır. Çerkes bu yerli Kafkas halklarının hepsi için yabancılarca kullanılan bir isimdir (Beygua‘dan aktaran Berzeg, 2006:30). Hollandalı Kafkas dil bilimcisi Prof. A. H. Kuipers MÖ 4500 yılında Abhaz, Bask, Ubıh ve Adige dillerinin tek bir dil olarak bir olarak Kafkaslar’ da konuşulduğunu yazıyor (Kuipers‘ten aktaran Berzeg, 2006: 30). Bu ortak dille yazılmış yazılar Kafkaslardaki kazılarda çıkarılarak çözümlenmiştir (Turçaninov‘dan aktaran Berzeg, 2006:30). Kökleri binlerce yıllık derinliklerde birleşen bu halkların ortak ismi olarak Çerkes sözcüğü genel bir kabul görmüştür. Adige, Abhaz, Oset, Çeçen, Dağıstanlı hepsi çerkestir. Ancak her çerkes Abaza değildir, her Çerkes Çeçen değildir, her Çerkes Adige değildir (Berkok, 1958; Berzeg, 2006: 30).
                   Çerkesler 19.yüzyıl başında cemguy, bjeduğ, jane, hatukay, mahoş, mambeğ, Abzeh, Şapsığ,Natuhay, ademiy, yegerukay, besleney, Kabardey ve ubıh alt gruplarına ayrılıyorlardı. Savaş ve sürgün sonunda bazıları kayboldu veya diğerlerine karıştı. Bazı araştırmacılar ubıhları, ayrı bir dilleri olmasını esas alarak ayrı bir etnik grup sayar. Çerkesler sunni Müslümanlardır. 16. Yüzyıldan itibaren Osmanlı ve kırım türkleri aracılığıyla islam’ı benimsemişlerdir.

          Yapılan açıklamalardan yola çıkarak çerkes adı ve anlamını tek bir tanımlamayla ortaya koymak pek mümkün görülmemektedir.