ÇERKEZLER KİMDİR
“M.Ö. 5.
yüzyıldan itibaren Kafkasya’yı gezip gören ve eserlerinde buradan bahseden
Herodot, Hellenikus, F.Arrian, Strabon, Romalı Pliny gibi antik dönem Seyyah ve
tarihçileri ile Ruslar, Gürcüler, Tatarlar ve Araplar; Kuzey Kafkasya’nın otokhton
(yerli) halkları için Kas, Kask, Kasog, Kasogi, Sirkas, Kerkes, Kerakes gibi İsimler
kullanmışlardır. Bu tanımlamalar, zamanla batı söylemi ile Cirkas, Cirkassi, Cirkasıyen
ve nihayet Arapların kullandıgı Serakise, Çerakise gibi ifadelerinden hareketle
“ÇERKES” sözcüğüne dönüşmüş ve edebiyata geçmiştir”(Aslan,2005).
Dünyada
Kafkas ilk izlerine, Eski Dünya‘nın Önasya, Ortaasya, Akdeniz ülkeleri, Avrupa
ve en çok da Ortadoğu‘da rastlanmıştır (Büyüka, 1986:406). 1250-1517 yılları arasında
Mısır ve Suriye‘de hüküm sürmüş Memluklar (Kölemen Devleti) dönemlerine ait metinlerde
de Çerkez ismiyle karşılaşmak mümkün (Yiğit, 2008). Çerkezler ise, Kuzey
Kafkasya dağlarının otokton (var olduğundan beri orada yerleşik olan) halklarıdırlar
(Aslan,2006). Çerkez, kimi rivayetlere göre Kafkaslar‘dan gelen halkların
tümüne verilen isimken, kimilerine göre Küçük Asya kökenli, kimilerine göreyse
Arap yarımadasından göç eden bir kesimin Grek kültürüyle temasından doğan bir
halktı (Namıtok, 2003). 19. yüzyılın baslarında bir zamanlar geniş araziye
yayılmakta olan Çerkezler, Kuzeybatı Kafkasya’nın çoğunluktaki halkı idiler. Çerkez
sözcüğü sadece aynı etnik kökeni ifade etmek için kullanılmamaktadır. Türkdogan’ın
da belirttiği üzere Kuzey Kafkasya’dan, hatta Kafkasya’dan göçen ve dil dışında
ortak bir kültürü paylaşan halkların hepsi için “Çerkez” kavramı kullanılmaktadır”
(Türkdogan,1996).
Çerkeslerin anavatanı Kafkasya Taman yarımadasından başlayıp Bakû’nün
doğusunda yer alan Apşeron Burnu’na kadar uzanan Kafkas Dağlarının güneyindeki
sahadır. Kafkas ve Kafkasya ismi 1856’dan önceki Osmanlı kaynaklarında
görülmeyen bu tabir ilk olarak Eski-Yunan müelliflerinden Aiskhylos’un M.Ö.490
yazdığı bilinen “zincire vurulmuş zevk ve eğlence” adlı romanındaki
Kavkasos-Dağı deyiminde görülür. (Kırzıoğlu,1993:15)
Kafkasya
esas itibariyle dağlık bir ülke olup Kafkas halklarının büyük çoğunluğu da, Rion
ve Kura nehrinin vadilerinde yaşayan Hrıstiyan halkları saymaz isek genellikle
bu dağlık bölgelerde yaşarlar. Merkezi dağ zinciri, diğer bütün fiziksel
özellikleri de etkileyerek nüfusun yapısının da oluşmasında etkili olmuştur. Bu
yüzden Kafkas dağları insanların sadece karakteristik özeliklerini değil
bugünkü varlıklarını da şekillendirmiştir. Kendilerini düşmanlara karşı koruyan
engebeli ve yüksek dağlar, dik vadiler ve ilk çağlardan kalan gür ormanlar bu
insanların hayatlarını şekillendirmiştir (Baddaley 1995: 19) .
Çerkes
toplulukları genellikle, küçük topluluklar, daha büyük topluluklarla bağlantılı
olduğundan kendi içlerinde daha küçük aşiretlere bölünmüş bulunuyorlardı. Bunların
tümü, bilinen tarihleri boyunca geniş ölçüde bağımsız yaşamışlar, zaman zaman
Osmanlı’nın ya da İran'ın yüksek egemenliğini sözde kabul etmiş olmakla birlikte,
bağımsızlıklarından asla vazgeçmemişlerdir.(McCarthy,1998: 32)
Çerkezler Kuzey Kafkasya’nın halkı
olmalarına rağmen, günümüzde Kuzey Kafkasya’daki sayıları oldukça azdır. Rus
yöneticilerin uygulamış olduğu baskı politikaları neticesinde Çerkezler sürgüne
zorlanmışlardır. Günümüzde Türkiye, Suriye, Ürdün, Filistin, Mısır, Yugoslavya,
bazı Avrupa ülkeleri ve Amerika, Kanada gibi çok farklı ülkelerde yaşamlarını
devam ettirmektedirler.
2.4.1.Çerkes Adı ve Anlamı
Çerkez
sözcüğünün antik Yunancadan gelen Kerket (Kerketai) kelimesinin günümüze dek değişerek gelmiş hali
olduğu da kaynaklarda yer almaktadır. Kimilerinde ise Tatarca‘dan geldiği iddiasıyla Zihler olarak bilinen Kuzey
Kafkaslar ‘da yaşayan bu halklara
toprağı işleyen anlamına gelen Jarkaz sözcüğünün zaman içinde Türkçe dilinde Çerkez veya Çerkes haline dönüştüğünden
bahseder (Kaya, 2011: 74-75). Çerkes ismiyle ilgili pek çok kaynakta yer alan
değişik verilere ek olarak, 1950‘lerin sonu 60‘ların başlarında Yeni Kafkas
dergisinde çıkan bir makalede Çerkes kelimesi Adige kelimesiyle eşleştirilerek
bu kelimenin Kabardey dilinde güneşe mensup olanlar ya da yüksekte olanlar manasına
geldiği ifade edilmektedir.
Avrupa
dillerinde Circassian, Tscherkess; Rusçada Cherkess;
Arapçada Şerakes ve Türkçede Çerkes veya Çerkez olarak
yazılıp söylenen bu terimin kökeniyle ilgili pek çok faklı görüş bulunmaktadır.
Latham
(1863; 307) yaklaşık 150 yıl önce kaleme aldığı The Nationalities of Europe [Avrupa
Ulusları] adlı kitabında, İngilizcedeki Circassian kelimesinin
İtalyanca kaynaklı olduğunu ve kelimenin Cenevizliler sayesinde Avrupa
dillerinde yaygınlık kazandığını iddia etmektedir. Golovin'e göre (1854;
81) kelimenin kökeni Farsçada savaşçı anlamına gelen Çer ve kişi
anlamına gelen kes kelimeleridir. Aynı yazar kelimenin Türkçede
“yankesici-boğaz kesen” anlamına geldiğini de açıklamasına eklemektedir.
Yine 1381-1440 yılları arasında yaşamış olan ve Kafkasya’yı da içine alan
büyük bir coğrafyayı gezen Alman gezgin Johann Schiltberger (1879; 78) Türklerin
Kafkasya’da yaşamış olan Sygun kabilesini Ischerkas adıyla
andıklarını yazmaktadır. Avagyan'ın aktardığına göre kelimenin savaşçı
anlamına gelen ve Türkçe kökenli Çer-kes den ve “kartal”
anlamındaki Farsça Caercaes den türediği yönünde görüşler de
mevcuttur (Avagyan, 2004:.12).
Grek
tarihçi (Strabonvd.) tarafından da bahsedilen ve Kafkasya'da Çerkeslerin bugün
yaşamakta oldukları bölgelerde yaşamış olan Kerketailerin (Cercetae) adından
türemiş olduğudur. Kelimenin kökenine dair bu Grekçe kaynaklı yorumu ilk kez
dile getirenlerden bir tanesi 19. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan Çerkes
tarihçi Naguma Şora'dır ki bugünkü Çerkes entelektüellerinin yorumları büyük
oranda bu yoruma dayanmakta ve Çerkes tarihi üzerine yazılmış ilk eser olması
nedeniyle de Çerkesler arasında oldukça itibar görmektedir. Naguma Şora'ya
(1999, s. 21) göre Çerkes kelimesi “kimileri Türkçeden, kimileri Tatarca'dan
geldiğini söylese de, Greklerin Çerkesleri adlandırmak için kullandıkları Kerket
kelimesinden kaynaklanmaktadır”. İsmail Berkok Tarihte Kafkasya adlı
kitabında Naguma Şora'nın bu tezini tekrarlayarak Çerkes adının Grekçe Kerket
kelimesinden geldiğini yazmaktadır. Önceki ikisi gibi Çerkes Aytek
Namitok'un Çerkeslerin Kökeni (2003, s. 25) adlı kitabında antik Grek
kaynaklarının oldukça kapsamlı bir incelemesi yapılırken Kerketlerden Çerkesleri
oluşturan temel Proto-Çerkes kavimlerin birisi olarak bahsedilmekte ve bu tezi
güçlendirmektedir.
1885
yılında uzun süreli bir Kafkasya seyahatine çıkan ve Çerkeslerin arasında
yaşayan İngiliz Taitbout de Marigny (1996) sadece Adigelerden Çerkes olarak
bahsederken Abazalar da dâhil olmak üzere bütün diğer Kafkas halklarını
bunlardan ayrı tutar. 1820-1860 yılları arasında Kafkasya’da Rusya adına
memurluk yapan Lyulye (1998, s. 27) Rusların Kuzey Kafkasya’da yaşayan Çerkes
adıyla andıkları kavimlerin kendilerine Adige dediklerini yazmaktadır.
Golovin'e (1854) göre Çerkesler aynı şekilde Adigelerdir ve diğer Kafkas
halkları bunlardan farklıdır. Ona göre Abazalar Kafkasya’nın en eski
halklarından birisi olmakla birlikte Çerkeslerden ayrı bir halktır. Latham
(1863) da Çerkes ve Abazaların birbirleriyle bağlantılı iki ayrı halk olduğunu yazmaktadır
Çerkes adı 19. yüzyılda Kafkasya’yı ziyaret eden pek çok kişi tarafından
kendilerine Adige diyen Kuzey-batı Kafkasyalı halkı tarif etmek için kullanılmıştır.
Rusçada ve İngilizce, Almanca ve diğer Avrupa dillerinde Çerkes kelimesinin
kapsamıyla ilgili çok fazla belirsizlik olduğu söylenemez ve bunların hepsinde
genel olarak kendilerine Adige diyen fakat Abzakh, Kabartay,
Besleney, Sapsığ gibi farklı etnonimleri olan kabileleri
kapsayacak şekilde kullanılmaktadır. Jabağı Baj'a (2000, s. 7) göre Çerkesler
sadece Adigelerdir ve “Çerkeslerin oturdukları yerler Kafkas Dağları'nın kuzey
tarafları ile Kerç boğazından İnguş nehrine kadar uzanan Karadeniz
sahilleridir.”
Çerkes
teriminin daha kapsamlı bir terim olduğunu, etnik bir nitelemeden çok sosyal
bir niteleme olduğunu ve birden fazla etnik grubu içine aldığını savunanlar da
bulunmaktadır. Avagyan'a (2004, s. 19) göre “Arap” ve “Kürt” terimleri gibi
“Çerkes” terimi de Tatarlar ve Türkler tarafından sosyal anlamıyla, onları
izleyenler ve başka halklar tarafından da savaşkan dağlı boyları tanımlamak
için kullanılmıştır ve bütün Kuzey Kafkasyalı halkları içine almaktadır. Çerkes
terimini Adige, Abaza, Ubıh, Çeçen, Dağıstanlılar, Osetler ve Karaçay-
Malkarlar olmak üzere bütün Kuzey Kafkasyalı halkları
içine alacak şekilde kullanmaktadır (Ersoy,1993).
Çerkeslerin Kökeni isimli kitabında Namıtok Çerkes kelimesinin
kökenleriyle ilgili çeşitli rivayetlerden örnekler vererek Çerkes ile pek çok
bakımdan benzer anlamlarda kullanılan Adige kelimesini de kullanır ve bir
sınıflandırma yapar:
1. Kendilerine Adighe genel adını veren asıl Çerkesler,
2.Adige olduklarını söyleyen ama dil bakımından bir öncekilerden çok
büyük farklılık gösteren Ubıhlar,
3.Abkhaz-Abaza grubu (Namıtok, 2003:4).
Kafkasya’da
Çerkes adı özellikle Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nde yaşayan Adigeleri ve genel
anlamda bütün diğer Adigeleri kapsayacak şekilde kullanılmasına rağmen Türkiye’de,
terimi kullananların bakış açılarına göre, kimi zaman sadece Adigeleri, kimi
zaman Abhaz, Adige ve Ubıhları, bazen de Kuzey Kafkasya’daki etnik grupları kapsayan
bir kelime olarak kullanılmaktadır (Boz,2010: 30).
Namıtok
bu sınıflandırmasında Adige olarak isimlendirilen toplulukları asıl Çerkesler
olarak ifade ediyor. Öte yandan Kafkaslar coğrafyasında yaşayan diğer halkları Çerkes
kategorisi içinde değerlendirmiyor. Buna mukabil diğer bir kaynakta Çerkes olmanın
sınırları daha da genişliyor:
Adige (Abzah, Şapsığ, Bjeduğ, Hatıkuay, Çemguy,
Kabardey,
Besleney, Nathuac, Mamhığ, Mahoş)
Apsuva, AĢuva, AĢharuva (Abhaz, Abazin)
Vaynah, Nohçi-Şalğay (Çeçen, İnguş, Bats)
Ubıh (Peh)
İron, Digor (Oset)
Dargi, Lezgi, Lak, Dido, Avar vd. (Dağıstan)
Bu
halklar dilleri farklı olsa da hemen hemen aynı kültürü paylaşırlar. Osetçe dışında
diğerleri Kafkas Dil Grubu‘nun Kuzey Kafkas Dil Ailesini oluşturur. Bu
dillerden hiçbirinde Çerkes sözcüğünün bir anlamı yoktur. Bir etnik ad olarak
Çerkes kelimesi çoğu kez Kuzey Kafkasyalıların tamamı için ortak bir ad olarak
kullanılmıştır. Çerkes bu yerli Kafkas halklarının hepsi için yabancılarca
kullanılan bir isimdir (Beygua‘dan aktaran Berzeg, 2006:30). Hollandalı Kafkas
dil bilimcisi Prof. A. H. Kuipers MÖ 4500 yılında Abhaz, Bask, Ubıh ve Adige
dillerinin tek bir dil olarak bir olarak Kafkaslar’ da konuşulduğunu yazıyor
(Kuipers‘ten aktaran Berzeg, 2006: 30). Bu ortak dille yazılmış yazılar Kafkaslardaki
kazılarda çıkarılarak çözümlenmiştir (Turçaninov‘dan aktaran Berzeg, 2006:30). Kökleri
binlerce yıllık derinliklerde birleşen bu halkların ortak ismi olarak Çerkes
sözcüğü genel bir kabul görmüştür. Adige, Abhaz, Oset, Çeçen, Dağıstanlı hepsi
çerkestir. Ancak her çerkes Abaza değildir, her Çerkes Çeçen değildir, her
Çerkes Adige değildir (Berkok, 1958; Berzeg, 2006: 30).
Çerkesler 19.yüzyıl başında cemguy, bjeduğ, jane, hatukay, mahoş,
mambeğ, Abzeh, Şapsığ,Natuhay, ademiy, yegerukay, besleney, Kabardey ve ubıh
alt gruplarına ayrılıyorlardı. Savaş ve sürgün sonunda bazıları kayboldu veya
diğerlerine karıştı. Bazı araştırmacılar ubıhları, ayrı bir dilleri olmasını
esas alarak ayrı bir etnik grup sayar. Çerkesler sunni Müslümanlardır. 16.
Yüzyıldan itibaren Osmanlı ve kırım türkleri aracılığıyla islam’ı
benimsemişlerdir.
Yapılan açıklamalardan yola çıkarak çerkes adı ve anlamını tek bir tanımlamayla
ortaya koymak pek mümkün görülmemektedir.